15 Ocak 2013 Salı

İSLAM COĞRAFYASI ÜSKÜDAR'DA BULUŞTU.


Mavera Gençlik Hareketi tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen İslam Coğrafyası Günleri devam ediyor. Ali Öztürk ve Nevzat Çiçek, programın içeriğini ve taşıdığı anlamı Dosdoğru Haber’e değerlendirdi.
Fatma Şişli Dosdoğru Haber
2 Ocak 2013

Üsküdar Gençlik Merkezi’nde gerçekleştirilen İslam Coğrafyası Günleri, önemli konu ve konuşmacılarla devam ediyor. Mavera Gençlik Hareketi’nin hazırladığı ve bu yıl ikincisi düzenlenen programda, her gün farklı bir İslam ülkesi ele alınıyor. Her bir ülke, farklı konuşmacıların anlatımıyla ve belgesel gösterimleriyle geniş bir perspektiften ele alınıyor.
Bu yılki içeriğe baktığımızda programın Türkiye, Afganistan, Cezayir, Filistin, Irak, Endülüs, Keşmir, Arakan, Patani ve Moro gibi ülkeleri misafir ettiğini görüyoruz. Bu ülkelerin düşünce dünyasına yön vermiş mütefekkirler ve âlimler de Mavera Gençlik Hareketi’nin hazırlamış olduğu projenin bir başka zengin tarafını oluşturuyor. Programdaki isimlere baktığımızda, Said Nursi, Sezai Karakoç, Necip Fazıl Kısakürek, Mehmet Zahid Kotku, Abdullah Azzam, Frantz Fanon, Malik Bin Nebi, İzzettin Kassam, Şeyh Ahmet Yasin, Abdulkadir Geylani, Muhiddin Arabi, İbn-i Haldun gibi önemli şahsiyetleri görüyoruz.
İkinci İslam Coğrafyası Günleri’nde; Ali Öztürk, Nevzat Çiçek, Yusuf Kaplan, Sadık Yalsızuçanlar, Muzaffer Doğan, Atasoy, Zeki Bulduk, M. İkbal Köseoğlu, Beşir Eryarsoy, Yusuf Ziya Cömert, Murat Hazine, Fatih Bacağıkırık, Yusuf Ensar Çalışkan, Furkan Torlak, Ali Sarı, İhsan Süreyya Sırma, Süleyman Uludağ, Ömer Faruk Korkmaz, Said Demir, Ümit Sönmez, Caner Sezer, Ahmet Mercan gibi birçok yazar ve akademisyen de konuşmacı olarak bulunuyor.
ÜMMET BİLİNCİNİ YAŞATMAK BOYNUMUZUN BORCU
İslam coğrafyası bağlamında çok büyük bir sorumluluğumuz olduğunu belirten Ali Öztürk görüşlerini şu şekilde dile getirdi; “İslam coğrafyası günlerinin yapılıyor olması ve devam ettiriliyor olması önemli bir şey. Ümmet bilincinin yeni kuşaklara aktarılması, geçmişten devralınması ve geleceğe taşınması adına önemli bir olgudur. Bu çalışmanın gençler tarafından üstlenilip yürütülmesini ise daha anlamlı bir olay olarak görüyorum. Fakat projenin daha ileriye götürülmesi gerekir. Şu anda Türkiye’den katılımcılarla yapılıyor ama mümkün olursa ve imkânlar el verirse tüm İslam coğrafyasından ve yurt dışından da misafirlerin katılımıyla gerçekleştirildiğinde çok daha iyi bir hale gelecektir. Bu çalışmayı büyütmek ve herkesin daha fazla istifade edeceği bir noktaya taşımak sorumluluğumuzun gereğidir. İslam coğrafyasının bugünkü manzarasına baktığımızda bu sorumluluğumuzun aslında ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Bugün Türkiye’deki Müslüman gençlerin geçmişe ve İslam coğrafyalarına dair kopuklukları var. Devraldığımız mirasın ayaklarının nereye bastığını henüz keşfedebilmiş değiliz. Gerek yeni dönemde yaşanan uyanış hareketleri, gerekse geçmişten devralınan mirası Müslümanlar açısından daha iyi bir noktaya taşımak adına bu bilinci, ümmet bilincini yaşatmamız gerekir. “
İSLAM COĞRAFYASININ ERASMUS’ U OLUR MU?
“ Artık birçok yerde İslam coğrafyasının Erasmus’u olur mu? Bu coğrafyalar arasında, üniversiteler arasında işbirliği olur mu?” sorusunun çokça sorulduğunu ifade eden Nevzat Çiçek, Yüksek lisans ve doktora çalışmalarında birçok insanın Avrupa’yı bırakıp İslam coğrafyasına, Ortadoğu’ya doğru yöneldiğini belirtiyor. Çiçek, bu anlamda İslam Coğrafyası Günleri’nin çok önemli olduğunu ve projenin geliştirilmesinin gerekliliğini şu sözlerle ifade ediyor:
“ İlerleyen zamanlarda spesifik tematik başlıkların olması gerekiyor. Arap baharı ve üniversite gençliği, üniversite –Erasmus – Ortadoğu, Osmanlı -Ortadoğu –Baas- Kemalizm gibi bir bütün olarak birçok şey yapılabilir. Çünkü nihayetinde baktığımız zaman Mısır’daki tek parti ile Kemalist dönemdeki tek partinin fazlasıyla benzeştiğini görüyorsunuz. Buradaki uyanışın Nahda’yı, Mısır’daki diğer grupları ve Libya gençliğini ne kadar etkilediğini yakın çalışmalardan biliyoruz. Basın inşallah bu noktada biraz daha etkin olur. Özellikle sponsor kurumlar biraz daha destek olursa daha büyük salonlarda yapılır. Uluslararası kısımlarla işbirliği yapma imkânı artar. Örneğin; bunun bir ayağı Kayseri Erciyes’te, bir ayağı Konya’da, bir ayağı da Diyarbakır Dicle’de olabilir. İslam coğrafyası dediğimiz şeyin bir toplantısı İstanbul’daysa ikincisinin Kudüs’te olması, Bağdat’ta olması, Şam’da olması gerekir.’
BİR ÖZE DÖNÜŞ MESELESİ
İslam Coğrafyası Günleri’nin çok önemli olduğunu ve bunu bir öze dönüş meselesi olarak gördüğünü ifade eden Nevzat Çiçek sözlerine şöyle devam ediyor; “ İslam coğrafyası dediğimiz şey; kaybedilen, belli bir süre unuttuğumuz, belli bir süre gitmediğimiz, görmediğimiz, bizden uzaklaştırılan bir düşüncenin bir yapının tekrar canlandırılmasıdır. Bu mesele Türkiye’nin şu ana kadar konuşmadığı, kaybettiği, bir nebze uzaklaştığı, toplumdaki elitistlerden dolayı konuşmaktan çekindiği ve ayıplandığı bir coğrafyayı tekrar gündemine alması bakımında çok önemli. Bu meselelere gençler daha fazla sahip çıkıyor. Sahip çıkışın en temel özelliklerinden bir tanesi, kitle iletişim araçlarını gençlerin daha yoğun kullanmasıdır. Orta kuşakta ise aynı heyecanı göremiyoruz çünkü o kuşakta bunun mücadelesi yapıldı. Fakat daha çok bunun siyasal kısmı yapıldığı için o siyasal kısmıyla birlikte bir hayal kırıklığı görüldü. Onlar biraz daha uzak durmaya başladılar. Gençler yeni bir dil, yeni bir heyecan ve yeni bir söylemle İslam coğrafyasını kucaklamaya başladılar. Yeni bir medeniyet siyaseti üretilecekse, eğer bütün insanlığa hitap edilecek bir mesele olacaksa bu tür toplantılarla başlanması gerekiyor. Gençlerin bunu ateşleyip, siyasilerin de buna göre kulvar belirlemesi gerekiyor.”
HER YER İSLAM COĞRAFYASI
İslam coğrafyası günlerini hazırlayan Mavera Gençlik hareketinden Sena Yalçınkaya ise programın içeriği ve amacıyla ilgili şunları dile getirdi: “İslam coğrafyası günleri, Müslümanlar olarak diğer ülkelerdeki gençlerin Müslümanların halini anlamamız, aslında bilinçlenmemiz için yaptığımız bir organizasyon. Oradakileri sadece birkaç simge olarak bilmemeliyiz. Filistin deyince aklımıza spesifik şeyler gelir ama onların içini tam manasıyla bilmeyiz, dolduramayız. Biz onu biraz dolduralım, biraz bilgilenelim ve oradakilerin hallerini anlayalım diye yola çıktık. Programda İslam coğrafyasındaki öncü isimleri konu ediniyoruz. Onların görüşlerinden, hareketlerinden, tavırlarından biraz örnek alalım istiyoruz.”
İslam coğrafyası tanımı ile ilgili algıyı yıkmak istediklerini belirten Yalçınkaya, bunu yapabilmek için İslam Coğrafyası Günleri’nin çerçevesini oluştururken nasıl bir yol izlediklerini örneklerle dile getiriyor: “Bizim en büyük kaygımız İslam coğrafyası deyince direkt Ortadoğu algısının oluşması. Bu algıyı yıkmak için büyük çaba göstermek istiyoruz. Örneğin geçen sene listemizde Amerika Birleşik Devletleri’nden Malcom X vardı. Bilerek ve isteyerek seçmiştik bu ismi çünkü Amerika da bir İslam coğrafyasıdır. Dünyada bulunan her karış toprak, her Müslümanın yaşadığı yer İslam coğrafyasıdır. Bu isimle de algıyı biraz yıkmak istedik.”
SEKİZ GÜNDE 4500 KİŞİ
Birinci İslam Coğrafyası Günleri’nde sekiz günde 4500 kişiyi ağırladıklarını dile getiren Yalçınkaya, bu sene organizasyonun çok daha iyi olduğunu Üsküdar Gençlik Merkezi’nin kendilerine her türlü imkanı sağladıklarını ifade ediyor.
ÜÇÜNCÜ İSLAM COĞRAFYASI GÜNLERİ; DOĞU TÜRKİSTAN VE ENDONEZYA
İslam Coğrafyası Günleri için en büyük hedeflerinin bu projenin uluslararası bir hale gelmesi olduğunu söyleyen Yalçınkaya, seneye Endonezya ve Doğu Türkistan’ı program içeriğine almak istediklerini belirtiyor. Başka ülkelerden insanları misafir etmek istediklerini, projeyi İstanbul dışındaki illere de taşımak istediklerini belirten Sena Yalçınkaya son olarak sponsor ve konukları getirmenin sorun olduğunu sözlerine ekliyor.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder