15 Ocak 2013 Salı

ŞERİATİ ARAP BAHARI' NI DESTEKLER MİYDİ?


İranlı sosyolog  Ali Şeriati’nin düşüncelerini ele alan ve eserlerinin müzakere edildiği Ali Şeriati Sempozyumu geçtiğimiz hafta sonu Üsküdar Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde birçok önemli ismin katılımıyla gerçekleşti.
20 Kasım 2012
Fatma Şişli Dosdoğru Haber

Ali Şeriati’nin belki de en önemli sloganı ‘ ihlas,ihlas,ihlas’ idi.
Günümüzdeki cemaatlerden biri olan Nur Cemaatleri retoriktir. Tefekkür yoktur.
Şeriati aydın mı, alim mi?
Şeriati Türkiye’de ilmi temellerde çok fazla ele alınamadı.
Türk Müslümanları teolojik düşünceyi geçememiştir.
Şeriati, Şia’nın kara kaşına kara gözüne hayran değildi!
Şeriati bugün hayatta olsaydı Arap Bahar’ı içerisinde nasıl bir noktada bulunurdu?

Fecr Yayınevi tarafından 17-18 Kasım’da Ali Şeriati sempozyumu düzenlendi. Sempozyumda; Şeriati’nin entellektüel dili, İran ve Türkiye’deki yansımaları, çağdaş İslam düşüncesindeki yeri, siyasal düşüncesi  gibi konular ele alındı. Bunun yanısıra kendisinin Kapitalizm ve Sosyalizme, Şia ve Ehli Sünnet’e, özgürlük sorununa, kadın imgesine,geleneksellik ve modernizme, dinler tarihine dair bakış açısı etraflıca değerlendirildi.
Sempozyumada; Ali Bulaç,Derya Örs, Necdet Subaşı, Hilal Kaplan, Hicabi Kırlanğıç, Yıldız Ramazanoğlu,Hamza Türkmen, Mustafa Yılmaz,  İhsan Toker, Mustafa Tekin, Ertuğrul Cesur, İlhami Güler, Ümit Aktaş, Yücel Bulut,Şinasi Gündüz, Şamil Öçal, Murat Demirkol, Hakan Olgun, Mahmur Aydın, Fuat Aydın, Ejder Okumuş,Kadir Canatan, Hüseyin Yılmaz, Alev Erkilit, Gürbüz Deniz ve Bayram Ali Çetinkaya gibi önemli isimler konuştu.

Şeriati’nin Sloganı: İhlas!
Şeriati’nin eşi Puran Şeriati ve oğlu İhsan Şeriati’nin de katılımıyla gerçekleştirilen sempozyumda Puran Şeriati eşinin düşünce yapısını ve beklentilerini şöyle dile getirdi: “ Şeriati’nin eserlerinin yayımlanırken tarafsızca hareket edilmesini ve düşüncelerinin bu yönde aktarılmasını istiyorum.Emanete riayet edilerek belli kesimlerin düşüncelerini anlatmak için Şeriati’yi kullanmamaları gerekiyor. Bu tür toplantılar ve özellikle bu toplantı farklı açılardan olaylara bakacak olan araştırmacıların, Şeriati konusunda araştırma yapmış olan kişilerin konuşmalarının olacağı bu toplantı bizim için çok önemli. Bu vesile ile iki ülke arasında ve özellikle gençler arasında fikri düşünceler oluşacaktır. Şeriati’nin temel özelliği, tevhide dayanmasıydı ve insan özgürlüğünü ön plana çıkarmasıydı. Bu tevhidi bilinç içerisinde  irfani bir insan özgürlüğüne vurgu yapmasıydı.  Otuzdört yıl sonra Şeriati’nin her geçen gün gündemde oluşunun artması benim için şaşırtıcı bir şey değil.  Ali Şeriati’nin belkide en önemli sloganı ‘ ihlas,ihlas,ihlas’ idi.”
Oğlu İhsan Şeriati ise şu anda dünyada ve özellikle İslam ülkelerinde uyanışın, bir hareketlenmenin başladığı bu ortamda Türkiye’de Ali Şeriati’nin düşüncelerinin ele alınmasının çok büyük önem taşıdığını dile getirdi.

Nur Cemaati retoriktir
Sempozyumda üzerinde durulan konulardan biri de Türkiye İslamcılığı idi. Ali Bulaç bu konudaki görüşlerini dile getirirken Türkiye İslamcılığını retorik olarak tanımladı. “Günümüzdeki cemaatlerden biri olan Nur Cemaatleri retoriktir. Tefekkür yoktur.” Dedi. Türkiye islamcılığında şairciliğe ve romancılığı da bir düşkünlük gözlemleyebiliriz diye de ekledi.  Şeriati’nin lakileri,liberalleri ve entellektüelleri susturduğunu Türkiye İslamcıları içinse böyle bir durumun söz konusu olmadığını dile getirdi. “ Türkiye’de bu alimlerin kendileri sekülerleşti.Şeriati ise İslamın üstünlüğünü gösterdi.O mollaların Molla Kasım’ı oldu ve onları kritik etmeye zorladı.” diyerekTürkiye’deki İslamcılığın durumunu eleştirdi.
Şeriati aydın mı, alim mi?
Şeriati eserlerini okuyanlar entelektüel kavramının onun için hiçbir şey ifade etmediğini görürler. Kendisini ‘ruşen fikr’ olarak tanımlayan Şeriati kendi aydın tanımını oluşturmuştur. Şeriati kitaplarında entelektüel-aydın ayrımını yaptığı gibi sempozyuma katılan isimler de onun aydın mı alim mi olduğu konusunu müzakere etti. İlhami Güler gibi onun alim olduğunu düşünenler olduğu gibi Ümit Aktaş gibi  kesinlikle tam bir aydın oluğunu düşünenler de vardı. Örneğin Hilal Kaplan Şeriati için şöyle dedi:’ Şeriati söz konusu olduğunda aydın kavramının daha muteber olduğunu düşünüyorum.Çünkü entelektüel zihinsel, aydın ise eylemseldir.’
Türkiye Şeriati’yi anlamadı mı?
Mustafa Tekin, sempozyumda önemli bir soruya cevap verdi. Türkiye’ de neden Şeriati için sağlıklı bir değerlendirme yapılamadı? sorusuyla Şeriati’ nin niçin yeteri kadar değerlendirilemediğini Türkiye İslamcılığı kapsamında  katılımcılara açıkladı. Ona göreTürkiye’de birileri hemen şucu yada bucu olarak damgalanıyordu ve muhtemelen Şeriati için de durum böyle olacaktı.
Şeriati’nin İranlı,Şii ve devrimci bir kişiliğe sahip oluşu  bunun nedenleri. Bu sebeplerden dolayı da Türkiye’de ilmi temellerde çok fazla ele alınamamıştı Şeriati.


Türk Müslümanları teolojik düşünceyi geçememiştir
İlhami Güler, Türkiye’de bir takım dini önderlerin geleneksel bilgiyi tekrarladıklarını,  irşat-vaaz yolunu izlediklerini dile getirdi.  “Türkiye’ den bir Şeriati çıkmamıştır.” Diyen Güler bunun sebebini ise şöyle açıkladı: “Türk Müslümanları teolojik düşünceyi geçememiştir. Çünkü mistik bir yolla Müslüman olmuşlardır. Mitolojik bir halkın da felsefi bir boyuta geçmesi beklenemez.”

Geleneğin büyülü dünyası Şeriati ile bozuldu
Gelenekselliği ve modernizmi her fırsatta eleştiren, modernizm ile yüzleşme çağrısı yapan, modernizmi sahte bir gelişme biçimi olarak adlandıran Şeriati’nin bu konudaki görüşlerini Şamil Öçal şu şekilde dile getirdi: Şeriati geleneksel İslam anlayışına karşıydı. Güçlü bir eleştiri içeren yöntem benimsemişti. “Fakat geleneğin içindeki özgürleştirici şeyleri almayı da ihmal etmiyordu. Geleneğin büyülü dünyası Şeriati ile bozulmuştu.”
Şeraiti’nin geleneksellikle ilgili bir görüşü ise şöyle idi:’ Gelenek kendi başına bir şey ifade etmez. İnsanı özgürleştirmede bir işe yarıyorsa gelenek değerlidir.’

Şi’nın kara kaşına kara gözüne hayran değildi!
Şeriati okuyan birçok kişi Şialık vurgusunun çok fazla olduğunu ve kendisinin Sünniliğe karşı bir tavır aldığını dile getiriyor. Doç. Dr. Murat Demirkol Şeraiti’nin bu yanını anlatırken şu ifadeleri kullandı: “Şeriati doğrucu Davut tavrıyla ne İsa’ya ne Musa’ ya yaranamamıştır. Batıcıların gözünde mülteci, dindarların gözünde dinsiz olmaktan kurtulamaz. Realist ve dürüst tavrı nedeniyle Şii çevreler tarafından Sünnilikle, Sünni çevreler tarafından ise koyu bir Şii olmakla suçlanır. Peki, Şeraiti’nin kitaplarındaki bunca Şiilik vurgusunu neyle ifade edeceğiz? Alıngan bir dini topluluk içinde yetişmiş ve yaşamış biri olarak konuşmuştur Şeriati. Toplumunun hassasiyetlerini göz ardı ettiği takdirde onlara mesajını iletemeyeceğinin farkındaydı. Yoksa Şia’nın karakaşına kara gözüne hayran değildi.”

Şeriati özgürlüğü
Şeriati için en önemli kavramlardan biri insanın özgürlüğüdür. Ona göre özgürlük; insanın belirlenmişliğe karşı başkaldırısı, aykırı duruşudur. İnsan kendinden haberdar olarak, iradesini kullanarak ve yaratıcı bir varlık olarak özgürlüğünü gerçekleştirebilir. Tabiatın, tarihin, toplumun ve insan nefsinin özgürlüğü kısıtlayan faktörler olduğunu söyler bizlere.
İki gün süren bu sempozyum, Türkiye’de Şeriati ile ilgili yapılmış en kapsamlı organizasyon idi. Sempozyum sonunda Şeriati’yi daha iyi tanımak isteyenler gerekli bilgileri elde etmiş, tanıyanlar ise yeniden keşfetmişti.
Ali Şeriati’ nin eserlerini okuyacak olanlar onun yapıtlarını yaşamı ile birlikte değerlendirmeli. Şeriati birçok kişiye göre âlim değil bir aydındır, bir fikir adamıdır ve bu tarafını tamamlayan yönü ise aksiyon insanı olmasıdır. Muhakkiki onaylamadığımız fikirleri, sivri-marjinal çıkışları vardır. Eleştirmekten geri durmayan ve “Düşünmeye cesaret et.” Diyen Şeriati’nin fikirlerini daha çok tartışabilmeli ve üzerine konuşabilmeliyiz. Bir çuval pirinçte taş var diye çuvalı komple çöpe atanlardan olmamalıyız.
Son olarak bugünkü İslami uyanış harekâtını göz önünde bulundurarak Puran Hanım’a “ Şeriati bugün hayatta olsaydı nasıl bir noktada bulunurdu bu harekât içerisinde?” diye sorulduğunda kendisinin verdiği cevap şöyle oldu: Ali Şeriati, Arap Baharı’nda ayaklananlarla aynı görüşte olduğu için, bugün yaşasaydı, bugüne kadar yaşamazdı.
Sanırım bu cevabı vermesinin sebebi Puran Hanım’ ın Şeriati’ nin yine birilerinin bamteline dokunmaktan geri durmayıp, özgün tavrını ortaya koyacağından şüphesinin olmayışından idi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder